Resim :https://www.memurlar.net/album/2575/turkiye-de-en-yaygin-10-suc.html

Adalet Psikolojisi, çok geniş bir kavramdır. Hukuksal sorunlar ve süreçler psikolojik ögelerle harmanlanarak incelenir.

  Suçun nedenlerini açıklamaya yönelik birçok teorileri bulunur. Klasik Okul teorisi; kendisinden önce inanılan “doğaüstü güçlere” tepki olarak ortaya çıkmıştır. O dönemler insanların içlerine giren şeytan yüzünden suç işlediğine inanılırken bu teori insanların davranışlarından sorumlu olduklarını söylemiştir ve “suç” kavramı şekil değiştirmiştir.

  Bir diğer teorimiz olan Pozitivist Okul da Klasik Okul’a karşı çıkmıştır ve insanların tamamen özgür canlılar olmadığını savunmuştur. Onlara göre suçun asıl sebebi bireylerin engelleyemeyeceği sosyolojik, psikolojik ve biyolojik faktörlerdir. Birçok çağdaş teori de bu teoriden ilham alır.

  Eleştirel Okul, suçu açıklamaya çalışmanın mantıksız olduğunu söyler. Çünkü suçun sebebinden önce suç denen şeyi açıklamamız gerektiğine inanır. Halkın “normal” olarak nitelendirdiği bazı şeylerin suç olarak görülmesi onlara alt sınıfları kontrol altına almak için adalet sistemini bir araç olarak kullandıklarını düşündürtmüştür.

   Biyolojik teoriler ise suçluların genetik olarak toplumun “aşağı” kesimi olduğunu savunur. İlk pozitivistler; suçlunun doğuştan dejenere olduğunu ve vahşi bir varlığa dönüşeceğini savunmuştur. İlkel atalarına dönüştüklerini düşündüklerinden bu duruma “atavizm” adını vermişlerdir.

  İlk pozitivistlerden biri olan Lombrosso, suçluların tipik bedensel özellikler taşıdığını öne sürmüştür. Ona göre hırsızların gözleri küçüktür, kaşları birbirine yakın ve çatıktır. Ahlaksızların gözleri çoğu zaman parlar, ince yüzleri ve iri dudakları vardır. Genelde ince yapılı, bazen kamburlardır. Katillerin ise sabit, soğuk ve dik bakan kişiler olduğunu; ince dudaklarının ve büyük köpek dişlerinin olduğunu söylemiştir. Her ne kadar ilerleyen zamanlarda suçun sosyolojik koşullarla ilişkisini kabul etse de bu antropolojik-biyolojik teorisine bağlı kalmaya da devam etmiştir. 

  İngiliz cezaevi doktoru Goring’in amacı Lombrosso’nun teorisini çürütmek olmuştur. Tutuklular, öğrenciler, maden işçileri ve askerlerden oluşan 3000 kişilik bir grupla çalışma yapmıştır. Çalışmasının sonucunda onu çürütmeyi başarmıştır.

  Goring’in ölümünden 20 yıl sonra Hooton 14.000 hükümlüyü incelemiş ve bazı özelliklerin öne çıktığını gözlemlemiştir. Ona göre uzun boylular çalmaya ve öldürmeye, geniş yapılılar dolandırıcılığa ve öldürmeye, kısa boylular hırsızlığa, şişmanlarsa cinsel suçlara meyilliydi.

   19. yüzyılda yaşayan Alman psikiyatrist Ernst Kretschmer bu kadar detay vermemiştir. Atletik tiplerin şiddet suçlarına eğilimli olduğunu söylemiştir. Piknik tip olarak nitelendirdiği kısa boylu, tıknaz, neşeli kişilerin hırsızlık gibi suçlar işlediğini; astenik tip dediği içe dönük kişilerinse daha nitelikli ve mala karşı suçlar işlediğini düşünmüştür.

  Bu teorilerin etkilemiş olduğu günümüz çağdaş biyolojik temelli yaklaşımları suçun karmaşık olduğunu ve yalnızca fiziksel özelliklerle açıklanamayacağını benimsemiştir.

  Biyolojik teorilerin ardından psikoloji temelli teoriler dahil olmuştur.

  Psikanalitik teorilerde Psikanalizin babası olarak bilinen Freud 1916 yılında kendi tedavi ettiği suçluları gözlemlediği bir çalışma yayımlamıştır. Freud, suçun suçluluk hissinden kaynaklandığını söylemiştir. Bilinçaltında herkesin onu huzursuz eden bir suçluluk duygusuna sahip olduğunu, bu nedenle suç işleyerek onu dışarı çıkarttığını belirtmiştir. İşleyeceği suç sayesinde cezalandırılırsa suçluluk hissinden kurtulacağına inanır. Bu görüşün savunucuları suçlunun saldırganlığını sınırlayamadığı bir kişilik bozukluğuna sahip olacağını söylemiştir. Onlara göre suç, ruhsal dengenin sağlanması için ortaya çıkar.

  Bazı psikanalistler sevgi ve özen gibi duyguların eksikliğini büyüdüğü ortamda çeken insanların suç işleyerek tatmin olmaya çalıştığına inanmaktadır. Gerçekten de araştırmalar çekirdek ailesinden alması gerekenleri alamayan insanların suç ile tatmin olmaya yatkın olduklarını, suç işlemeyenlerinse başka telafi yolları bulduğunu göstermiştir.

  Yeni psikanalitik görüşler suçu anne ve babanın onaylaması sonucu büyümekte olan çocuğun kontrol becerisini geliştirememesinin sebep olduğuna inanır.

  Çoğu kişi psikanalitik görüşlerin yetersiz olduğuna inanır. Özellikle Freud’un “suçlunun yakalanma isteği” düşüncesi birçok kişi tarafından kabul görmemiştir.

  Davranışçı kuram, psikanalitik görüşlerin aksine suçun sebebinin dışsal uyarılar olduğunu savunur. Bir davranışın ödüller ve cezalar sayesinde kalıplaştığını söyler. Yapılan davranış sonucunda ödüllendirme ile karşılaşan kişi o davranışı tekrarlarken, cezalandırılan kişi davranıştan uzak durur. Aile, büyümesi sürecinde çocuğun suç olarak nitelendirilebilecek davranışlarına gereken tepkiyi göstermezse hatalar suça evrilebilir. Çevredekilerin tepkileri ve medyanın bu davranışları nasıl lanse ettiği de önemlidir.

  Bilişsel yaklaşım, davranışçı kurama karşı çıkarak uyaranlara verilen tepkiden ziyade bireyin olgulara yüklediği anlamların üstünde durur. Onlara göre bir davranışın suç olup olmamasına birey zihnindeki ahlaki tartışma sonucu karar verir. Onu meşru kılacak bir sebep bulan kişi davranışının suç olmadığı kararını verir. 

  Suçu psikopatiye dayandıran görüşler de bulunur. Psikopat kişiliğe özellikle belli bir zaman diliminde birçok kez aynı suçu işleyen suçlularda karşılaşırız.

  Ulman ve Krashner “Anormal Davranışa Psikolojik Yaklaşım” isimli eserlerinde psikopatların özelliklerini şu şekilde listelemiştir:

  • Toplum kurallarına uygun davranmamak,
  • Sahte bir sevimlilik ve olgunluk,
  • Hukuka aykırı ve alışılmamış biçimde davranma güdüsü,
  • Ufak hileli suçları tekrar tekrar işlemek,
  • Kronik vefasızlık,
  • Yapılmış olan kötü davranışlar nedeni ile bir sıkıntının veya suçluluk duygusunun olmaması,
  • Geçmiş deneyimlerden ders almamak,
  • Yetkililerle sürekli çatışma,
  • Yakın ve anlamlı insanlararası ilişkileri sürdürememe,
  • Zevk almayı ertelemek istememe

   Psikopatların heyecan verici olaylara normal insanlardan daha aç oldukları için suç işlemeye yatkın oldukları belirtilmiştir.

  Psikopatlık tüm suçların açıklanmasında yeterli değildir, bu kesim; suçluların çok az bir kısmını oluşturur.

  Geçmişten günümüze suçluları ayırt etmek için birçok görüş öne sürülmüş olsa da maalesef hiçbiri bu kompleks konuyu tam olarak anlamamızı sağlayamamıştır.

KAYNAKÇA

Prof. Dr. Yasemin IŞIKTAÇ’ın “Adalet Psikolojisi” ders notları

Gökhan GÖKULU’nun “Suç Kuramları: Biyolojik ve Psikolojik Yaklaşımlar: Eleştirel Bir Değerlendirme” isimli makalesi

https://www.kriminoloji.com/Sucun_Nedenleri_Biyolojik-Timur_Demirbas.htm

https://www.kriminoloji.com/Sucun_Nedenleri_Psikolojik-Fusun_Sokullu.htm

Yazar: Esmanaz Bakacak

MTÜ Tıp Fakültesi I. Dönem öğrencisidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir